Blog
Z Kuşağının Psikolojisi: Dijital Dünyada Büyüyen Neslin İç Dünyası
Z kuşağı, 1997 ile 2012 yılları arasında doğan bireyleri kapsayan bir nesildir. Bu kuşak, dijital çağın tam ortasında doğmuş, teknolojiyi bir araç değil bir yaşam biçimi olarak benimsemiş bir topluluğu temsil eder. Ancak bu teknolojik avantajlar, Z kuşağının psikolojisi üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkiler bırakmıştır:
1. Dijital Yerlilik ve Sürekli Uyarılma
Z kuşağı,
Nöropsikolojik Tabanlı Dikkat Geliştirme Programı Attentioner Nedir?
Attentioner, dikkati toplamak ve geliştirmek amacıyla düzenlenmiş olan yapılandırılmış bir program. Nöropsikolojik temelli olması önemli bir özelliği. Hem öğrenme psikolojisi hem de nöropsikolojik temellere dayalı olarak Bremen Üniversitesi’nde geliştirilen program dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna sahip olan bireylerle birlikte sınav kaygısı yaşayan, dikkatini toplamak ve geliştirmek isteyen öğrencilere de uygulanabiliyor.
7-18 yaş aralığındaki bireylere yaş gruplarına uygun olacak şekilde eğlenceli ve zorlayıcı egzersizler yaptırarak dikkatlerini iyileştirmek ve planlama,
OKULA YENİ BAŞLAYAN ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
İster anaokuluna, ister ilkokula başlasın, ister tatilden sonra okula tekrar geri dönüyor olsun, okulun ilk günleri her zaman telaşlı ve heyecanlıdır. Anne-babalar, çocuklarının okula başlaması ile birlikte daha düzenli bir hayata geçmenin huzurunu ve artık okullu olan çocuklarının gururunu hissetseler de, bir yandan çocuklarının bu süreçte neler hissettikleri, problem yaşayıp yaşamayacakları ile ilgili kaygılar duyabilirler.
Çocuklarda Kaygı Bozuklukları
Çocukların içinde bulundukları yaş dönemlerine göre farklı korku ve kaygıları olabilir. Örneğin bebeklik döneminde, yüksek ve ani seslerden, hiç tanımadığı bir yerde annesinden ayrılmaktan korkmak ve buna ağlayarak tepki vermek gelişim sürecinin bir parçasıdır. Ancak 8 yaşındaki bir çocuğun annesinden ayrı kalmaktan korkması ve bu yüzden okula gitmek istememesi ise daha farklı bir durumdur.
Okul öncesi dönemde çocuklarda anneden ayrılma korkusu azalmaya başlar,
İlişkiler ve birey olmak üzerine: “Yalnızlık” kavramı 20 yılda nasıl değişti?
Duman’ın 2002 yılında çıkardığı albümün adı “Belki Alışman Lazım.” Albüme adını veren şarkının sözlerini belki hatırlıyorsunuzdur:
“Bir tek sen mi varsın?
Yalnız mı kaldın?
Belki alışman lazım,
Belki katlanman lazım, yalnızlığa…”
Şarkıyı dinlediğimiz günlerin üzerinden tam 18 sene geçmiş.
Çocuklara Kitap Okuma Alışkanlığı Kazandırmak
Kitap okumak bilişsel gelişimi desteklemekle birlikte bireylerin yaratıcılığını da geliştiren bir aktivite. Okuma alışkanlığının erken yaşlarda kazanılması çocuklar için uzun dönemde yararlı oluyor. Bilişsel gelişimi ve bellek bağlantılarını güçlendirdiği bilinen kitap okumanın aynı zamanda sosyal gelişimi de etkilediği biliniyor. Bireylerin kendilerini kitap karakterlerinin yerine koyarak ne düşündüklerini ve ne hissettiklerini anlamaya çalışması empati yeteneklerini de güçlendiriyor.
Eyvah Çocuğum Yalan Söylüyor!
Bir aile için çocuğunun yalan söylediğini fark etmek gerçekten zor bir durumdur. Akıllarında bir sürü soru belirir: ‘Kaygılanmamız mı gerekiyor, kızmalı mıyız, duymazdan mı gelmeliyiz?’ Aileler genellikle ne tepki vermeleri gerektiğine karar vermekte zorlanırlar. Çocuğunuzun yalan söylediğini fark ettiğinizde öncelikle yalanın neden söylenmiş olabileceğine odaklanmanız gerekir. Çünkü bütün yalanlar aynı değildir.
Peki, çocuklar neden yalan söylerler?
Okul Çocuklarında Dikkat Eksikliği
Çocuklarınızın ödev başına otururken zorluk yaşadığını gördünüz mü? Bazen fazla sakarlık yaptıkları ya da sorumluluklarını sonlandıramadıkları oldu mu? Fazla unutkanlık ve eşyalarını kaybetme gibi durumlar gözlemlediniz mi? Gözlemleriniz sonucunda eğer bu davranışların çocuğunuzda var olduğunu düşünüyorsanız dikkat eksikliğini incelemekte fayda var. Dikkat eksikliğinin okul çağında belirgin bir şekilde ortaya çıktığı biliniyor. Aslında bebeklik yıllarından başlayarak yetişkin yıllarına kadar sürebildiği de gözlemleniyor.
Psikolojik şiddet nedir: Şiddetin görmezden gelinen yüzü
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) son verilerine göre dünyada ortalama her üç kadından biri fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor ve araştırmalar şiddeti uygulayan tarafın çoğunlukla kişinin partneri olduğunu gösteriyor. Hepimiz her gün haberlerde kadınların öldürüldüğü, tecavüze uğradığı veya darp edildiği görüntüleri izliyoruz, ancak takip edebildiklerimiz şiddetin sadece görünen (!) yüzü. Bir de maruz kaldığımız ama boyutları tam olarak ölçülemeyen,